Son yıllarda mahalle kavramının çarpıtıldığı görülmektedir. Gerçek mahalleler, ama özellikle tarihi gerçek mahalleler tiyatro dekoru haline sokularak insanlara ‘İşte mahalle’ diye sunulmaktadır.
Mahallede herkes birbirini tanır. Vıcık vıcık görüşmeyebilirler. Ama gerektiğinde komşuluklarını anımsarlar.. 1960’lı yıllar.. Yeldeğirmeni’nde oturuyoruz.. Bir kış günü Babam geç saatte Haydarpaşa’da vapurdan inmiş. Ya yürüyecek ya da 2 numaralı Kadıköy-Gar otobüsünü bekleyecek.. Önünde bir taksi duruyor, içerideki müşteri ‘Komşu, buyur beraber gidelim’ diyor. Babam dikkatle baktığında 30m ilerimizde oturan Madam Bekinin kocası olduğunu görüyor. Merhabaları bile yoktur o güne kadar.
Mahalle esnafı mahalleliye hizmet edecek dükkân açar ve genellikle mahallede oturur. Bakkal, manav, kasap, şekerci, fırın gibi.. Geç saatlerde bile gerekirse esnaf evinden çıkar, dükkânı açar, komşusunun ihtiyacını giderir.
Mahalleli ve Arkada Ona Hizmet Eden Esnaf Dükkanı
Mahallede otokontrol vardır. Yaşayanlar diğer insanları asla rahatsız etmezler. Zira başta ailesi olmak üzere kendi yakınları tarafından eleştirilir, azarlanır, hatta aforoz edilir.. Yeldeğirmeni’nde Uzunhafız Sokağı köşesindeki Halit’in meyhanesi geç saatte boşalırdı. Yaz mevsiminde aileler kapı önünde kilim serip sohbet ederler, çocuklar ise sokakta saklambaç oynarlardı. Meyhaneden çıkanlar yolun ortasından, etrafa hiç bakmadan yürür giderlerdi. Sarhoşluğu pistir denen (Gogo) Orhan Ağbi bile Ayrılık Çeşmesi Sokağının en ucundaki evine öyle giderdi.
İletişim mükemmeldir. Telefonun olmadığı yıllarda mahallenin bir ucundaki olay yarım saat içinde sokakta ve esnaf dükkânlarında yapılan sohbetlerle herkesçe öğrenilirdi.
Mahallenin zengini, fakiri, delisi, alkoliği, öğretmeni, hacısı, her çeşit inançlısı veya inançsızı, özetle her tipte insanı olur. Mahalle hepsinin birlikte yaşayıp mutlu olduğu ortamdır. Ortak özellik mütevazılıktır.
Mahallenin olmazsa olmazı aileler ve çocuklardır. Onların olduğu yerde ölçülü yaşam vardır. Aşırılık yoktur.
Büyüklere saygı duyulması kesindir. Örneğin: Oyun oynayan çocuklar eli dolu bir büyük gördüklerinde, kesinlikle oyunu bırakıp Onun elindekileri kapısına kadar götürürler.
Mahallede kural, yeni gelenin eskilere uyum göstermesi şeklindedir.
İstanbul’da rant ile kazanç sağlanacak toprak kalmamıştır. Artık sıra mahallelere gelmiştir. Mahallelerin zaten var olan değerleri canlandırma projeleriyle akıllara getirilmektedir. Sakin yaşam çevreleri süslenerek, pazarlanarak bir anda eğlence merkezi haline sokulmaktadır. Buralara dışarıdan gelen esnaflar da müşteriler de ölçülü yaşamazlar, oradakileri rahatsız ederler. Çünkü: Otokontrol olamaz.
Mahalleli de Mahalleliye Hizmet Eden Esnaf ta Yok Artık
Bugün cep telefonları olmasına rağmen insanlar sokaklarındaki olayı medyadan öğrenmektedir. Bazen apartmanlarından çıkan cenazeden günler sonra haberdar olurlar.
Mahalle en fazla 4-5 katlı binaların olduğu çevrelerde olabilir. Ancak yine de en önemli unsur insandır, yaşamdır.
Eski binaların olduğu kadim mahallelere yeni dekorlar yapılarak ilgi çekici hale getiriliyorlar. Yaşayanlar terk etmek zorunda kalıyor. Yeni insanlar geliyor. Giderek gerçek mahalleler yok ediliyor. Yeni diziler bile gerçek mahallelerde çevrilemiyor artık. Çünkü: Gerçek mahalle kalmadı.
Şehir kentin eski, kent şehrin yeni adıdır. Ancak şehirler kendiliğinden, kentler planlanarak oluşmuştur. Mahallelerin dönüştürülmesinin amacı şehirleri kentlere dönüştürmek midir? acaba.
http://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan ARİF ATILGAN MART 2019