Kadim Şehir İstanbul.. Yazılmış tarihi 3000 yıl.. Yeni çıkan kalıntılar daha da eskiye götürecek.. Bizans ile başlıyor öyküsü.. Doğu Roma’nın Bizans’ı oluyor.. Osmanlı’da Dersaadet.. Daha sonra Payitaht.. Türkiye Cumhuriyeti’nin İstanbul’u..
Kiliseleri, surları, camileri, okulları, sarayları, çeşmeleri, menba suları, ayazmaları, çayırları, ormanları, koruları, dereleri, ağaçları hep birlikte yaşamışlar. Bir öncekini yok etmeden.
1950’lerde sanayi sokulmuş içine. Giderek taşmış etrafına İstanbul.
1970’lere kadar bahçe içindeki köşkler, yalılar, küçük boğaz köyleri, mütevazı mahalleler, çay bahçeleri, ailecek gidilen sinemalar.. Arnavut kaldırımlı sokaklar, cumbalı evler, kümesli bahçelerde kuyular, şakalaşan esnaflar, sokak satıcıları, bakırcılar, balıkçı dalyanları, askıda çirozlar, balık kaynayan Marmara, Adalar.. Şirket-i Hayriye vapurları, iskeleler, plajlar, bostan kuyuları, mezarlıklar, semtlere özel sebze-meyveler, üreticiden tüketiciye pazar yerleri, tekne barınakları..
1970’lerde başlayan inşaatlar.. 4-5 katlı apartmanlar.. Yaşam değişmiyor yine de. Anadolu yakasındakiler Avrupa yakasına geçerken binlerce yılllık alışkanlıkla ‘İstanbul’a gidiyorum’ diyor. Çünkü: İlk İstanbul sur içindeki Bizans’tır.
1980’ler.. Kaçak, çürük binaların yapıldığı, varoşların oluştuğu, kutu-gemi deniz otobüslerinin geldiği, kıyıların doldurulduğu, derelerin kanalizasyon yapıldığı yıllar.
1990’ların sonunda 1999 depremi kendine getiriyor herkesi.. 21. Yüzyıla buruk giriyor İstanbul.. Yine de Kadim Şehir özelliğinde.
2000’li yıllarda yüksek, daha yüksek, katları sayılamayacak kadar yüksek binalar.. Mahallelerin yerine siteler, çarşıların yerine AVM’ler, marinalar, kafeler, Kentsel Dönüşüm, alt-üst geçitler, parklaştırılan orman-korular...
2019.. Plazada çalışıp, kafede vakit geçirip, AVM’de karın doyurup, yüksek binaya yatmaya giden insanlar.. AVM olarak kullanıldığından denizciliği unutturan marinalar.. Kültürü değiştiren Kentsel Dönüşüm, aşağıdan yukarı bakılan cami minarelerine tepeden bakan üst geçitler, insanı yoran alt geçitler, kent hafızasından çıkarılan limanlar-fabrikalar. Raylı sistemden önce yapıldığı için araba sayısını arttıran köprüler. Otoparklar.. Kullanılmadığından kaybolan iskeleler, denizi görünmez kılan kıyı dolgu alanı, tıklım-tıkış binilen küçük vapurlar, kuruyan menba suyu gözeleri, kaybolan eski mezar taşları...
Her yapılanda turizm amaçlanıyor.. Yeme-içme-eğlenme alanı oluyor İstanbul. Kadim mahalleler dekor haline sokuluyor. Mahallelinin olmadığı eğlenilen alanlar.. Şehrin tarihinde yer almış varoşlar yok ediliyor. Yurdun dört yanından denize girmek için sayfiyeye gelinen İstanbul’da deniz yok konumunda.. Denize girmek için İstanbul’dan başka yerlere gidiliyor artık.
Ve.. 100m inşaata rastlamadan, inşaattan rahatsız olmadan yürünemeyen bir şehir. Şehirde yaşadığı duygusu verilen ama şantiyede yaşatılan insanlar.
Tarihi boyunca ilk defa göç verdi İstanbul. İnsanlar kaçıyor. Önce merkezden uzak semtlere, sonra başka kentlere.. İstanbul pahalı.. İstanbul yorucu..
Boş alanlara kent planlanır.. Binlerce yılda oluşan yerleşime planlar yapıldı. Portlar, Kentsel Dönüşümler, Yenilemeler, Canlandırmalar.. 70 yıldır İstanbul’a yanlışlar yapılıyor. Ama ilk defa şehir kentleştirildi. Hafızası, kültürü kayboldu..
Sonunda yapanlar da yapılanı beğenmeyince Kadim Şehir İstanbul tüm hesabı son 20 yılın önüne koydu.
Olan budur.
arifatilganKent ve İnsan ARİF ATILGAN NİSAN 2019