Bir umut, coşku ve heyecanla karşıladık yeni yılı. Hazırlıklarımızı yaptık. Ne giyeceğimiz, ne yiyeceğimiz, nerede nasıl eğleneceğimiz, hepsi tasarlandı, hazırlandı. Gülmeye, eğlenmeye olan isteğimiz her türlü karanlığa bir başkaldırı idi. İyi ki böyleydi. Yeni bir sayfa açmak, yeni kararlar, yeni düşünceler. Düşüncelerden oluşmuş odalarımızın aydınlık ve umutlu oluşu ve yeni başlangıçları iyi ki vardı.
Dünya güneş etrafında 365 günde döngüsünü tamamlayıp başladığı yere dönüyordu. Dünya olarak güneşin etrafında bir tur atıp uzay yolculuğumuzu tamamladık ve başladığımız yere geri döndük. Bu başladığımız yer neresiydi o halde. Nerede başladık ve nerede bitirdik bu turu. Başladığımız yer bizim umutlarımız, kararlarımız ve yeni bir döngü için isteğimiz miydi?. Başlangıç bizdik yani.
Kadim Türkler 21-22 Aralık gecesini önemserlerdi. Batı toplumlarında 24 Aralığın Hz. İsa’nın doğum günü kabul edilmesi de bu anlamda tesadüf değil, bir başlangıç ve milat tır. Dünyanın güneş etrafındaki döngüsünde en kısa gün ve en uzun gecedir 21 Aralık. İnançlarına göre gece ve gündüz savaşır ve gün geceyi yener. Aydınlığın, karanlığı yenişidir bu. Karanlığın bitişi, güneşin doğuşudur. Kadim Türkler in NARDUGAN BAYRAMI dır. Doğan güneş bayramı. Eski Türkler ‘Yerin Göbeği’ dedikleri yeryüzünün tam ortasında bir AKÇAM AĞACI olduğuna inanırlardı. Akçam Ağacı bir yaşam Ağacı idi. Cozmik yaşam ve düşünce yumurtalarının döngüsü ile kazanılan bilinç, ağacın üzerindeki yıldızda toplanıyordu. Cozmik yumurtalar birbirine ince yeşil yollarla bağlanıyor ve büyük bir çam ağacı gibi görüntü veriyordu. Tepesinde bilinçten oluşmuş yıldız ve parlak kırmızı- beyaz yumurtaları ile süslü bir ağaçtı. Bu ağacın tepesinde inanca göre Tanrı Ülgen oturuyordu. Tanrı Ülgen’i aksakallı ve kaftanlı olarak tasvir ederlerdi. Tıpkı Noel Baba gibi. NARDUGAN BAYRAMINDA karanlık aydınlığa yenilince Akçam Ağacı altında toplanır, bu zaferi kutlarlar, birbirleri ile hediyeleşip, ağaca sunumlar bırakırlardı. Bu bayram Hun akınları ile Avrupa’ya taşınıp, İsa’nın doğumu ile ilişkilendirilip, Noel adıyla kutlandı. 1900’ler de Amerika’da Coca Cola reklamı için bugün bildiğimiz Noel Baba figürü kullanıldı. Kırmızı kaftanlı, beyaz sakallı Noel Baba bir Amerikan fantazisi olarak dünyanın gündemine yerleşti.
Karanlığın aydınlığa yenilmesi, gün doğumu, şafaktan önceki en uzun ve karanlık gece, düalitenin sona ermesiydi. Maddi dünyayı anlatan düalite; Karanlık-aydınlık, acı-tatlı, eril – dişil olarak çelişkiler, paradokslar, karmaşa ve kaos yaratırken en uzun geceyi oluşturmuştu. Başlangıç noktası ise bunun bittiği andı. Bu eşikte birlik vardı. Erilin kendini feda edip dişile döndüğü andı bu an. Başlangıç anı idi.
Anadolu’ nun Kızılırmak yayı içinde, Frigya bölgesinde Ana Tanrıça Kibele; Kucağında oturan eril güç Attis’i iter ve dans etmeğe başlar. Öylesine sihirli bir danstır ki bu, Attis’te dansa kaptırır kendini. Büyülenmiş ve kendinden geçmiştir Attis. Efsaneye göre, elindeki altın orakla erilliğinden vazgeçtiğinde akan kanların toprakla buluştuğu yerden, bir çam ağacı büyümeye başlar. Çam Ağacı düalitenin bittiği anda göğe yükselmiş bir yaşam ağacıdır. Bu an döngülerin yeni bir yılının da başlangıcıdır. En karanlık ve uzun gecenin sabahında düalitenin bittiği andır.
Comments