BOSTANCI İSKELESİ
- Arif Atılgan
- 3 gün önce
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 2 gün önce
Bostancı, Kadıköy ilçesinin bir mahallesidir. Doğuda Maltepe, kuzeyde Ataşehir ilçeleriyle komşudur. Batısında Suadiye mahallesi, güneyinde deniz bulunur. Bostancı İskelesi derin suya ulaşmak için uzun bir yürüyüş yolunun ucuna inşa edilmiştir.
Bostancı’nın Bizans dönemindeki adı Poleatikon olup bu ad daha önceki Bithynia krallığından kalmadır. O dönemlerden kalan kalıntıların çoğu yol vs yapımı dolayısıyla kaybolmuştur.
4. Murad’ın 1638 yılında Bağdat seferine çıkmasıyla Bağdat Yolu adını alan istikamet Çamaşırcı Deresi üzerindeki Bostancıbaşı Köprüsü ile devam etmektedir. Köprü Hicri 930 (Miladi 1523-1524) yılında İhsan Ağa isimli kişi tarafından yapılmıştır. Mimar Sinan Köprüsü söylentisi yanlıştır. Özellikle 1970’li yıllardan sonra araba sayısının artması dolayısıyla üzerinde bazı harabiyetler oluşmuştur.
Derenin Kadıköy tarafında Bostancı Derbendi (Karakolu) kurulmuş. 2. Mahmud (1808-1839) döneminde bu yapının yerine ahşap karakol binası yapılmıştır. Yine burada namazgahlı 2. Mahmud Çeşmesi (1831-1832) vardır. Namazgahı günümüze kalamamış. Ayrıca Suadiye tarafında Kadıköy’ün hatta belki de İstanbul’un en eski kitabeli çeşmesi olan 1550 tarihli Çatalçeşme bulunur.
Bostancıbaşı Derbendi (karakolu) bu noktadan şehre girenlerin kontrol edildiği kamu kurumudur. Bostancı denilen askerler hem asayiş hem de bahçe işleriyle ilgileniyormuş. Onlardan dolayı çevreye Bostancı denilmiş.
1912-1913… İskelenin bulunduğu koyda antik bir liman olduğu belirlenmiş. Nitekim iskele o kalıntı üzerine inşa edilen eklemelerle denize yapılan uzantının ucuna konmuştur. İskelenin uç noktası karadan yaklaşık 135 m mesafededir. Yığma kagir bir yapıdır. Üzerinde o yılların modasına uygun küçük bir kubbe yer alır.
Buradan denize dökülen dereye, iki yanındaki arazinin Çamaşırcı Kuloğlu Mustafa Bey’e ait olması dolayısıyla Çamaşırcı Deresi adı verilmiş. İstasyonun üst tarafında Mimar Kemalettin Beyin eseri, bugün halk eğitim merkezi olarak kullanılan 1913 tarihli İbrahim Paşa İlkokulu bulunur. Yine Kemalettin Beyin eseri olan, 1914-1915 yıllarında yapılmış caminin adına da Kuloğlu Camii denmiş. Bostancı İstasyonu da semtin önemli tarihi eserlerindendir. Aslında Vukela Caddesi de bir tarihi eserdir ya… Onu da siz araştırın artık.
1934 yılında Bostancı’ya tramvay çalışmaya başlamıştır. Kadıköy’den gelen hat Bostancı Karakolu ve 2. Mahmud Çeşmesi’nin çevresinden tur atarak tekrar Kadıköy’e dönerdi. Aynı düzende otobüs te çalışırdı. Kadıköy-Bostancı tramvayı ve otobüsünün numarası 4 idi. Tramvay 1966 yılında kaldırıldı.
1978 yılında iskele elden geçirilir…
1980’li yıllarda kıyılar doldurularak sahil yolu açılmıştır. Eski mendirek kaldırılıp daha büyük mesafeli yeni mendirek yapılmış. Yeni durumda iskelenin ucu karadan yaklaşık 80 m mesafededir artık.
2006 yılında İBB tarafından tekrar elden geçirilen iskelenin sudan yüksekliği 1.5 m, önündeki derinlik 4 metredir.
Bostancı İskelesi 1. Ulusal Mimarlık dönemi yapılarındandır. Geniş saçakları, Bursa kemerleri ile dikkat çeker. İçindeki 4 odadan biri bekleme salonu olup diğerleri görevlilere aittir. Diğer yandan mimarı bilinmeyen binalarımızdandır. Ancak Bartın Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümünden Araştırma Görevlisi Kıvanç Koçak’ın 2023 yılında yaptığı ‘İstanbul'un Kadıköy İlçesinde Yer Alan Birinci Ulusal Mimarlık Dönemi Eğitim Yapıları Üzerine Bir Değerlendirme’ başlıklı çalışmasında bu iskelenin Mimar Vedat Tek’in eseri olduğu yazılmış.
Oldukça fazla anımın olduğu yerdir Bostancı ve iskelesi.
1970’li yıllarda arkadaşlarla ortak kayığımız iskelenin yanındaki mendirek içinde dururdu. Onlar ona teknemiz derdi. 4.75 m uzunluğunda, ahşap ve kürekle kullanılan o şirin varlık benim için kayıktı. İskeledeki çımacı Dursun Reis’in oğlu Süleyman ilgilenirdi oradaki teknelerle. Süleyman, askere gidinceye kadar Küçükyalı Lisesinde öğretmenlik yapan kimya mühendisi arkadaşlarımın öğrencisiydi. Bizim tekne torpilliydi yani. Kıyıya paralel İdealtepe’ye veya Suadiye’ye kadar giderdik kürek çekerek. Balığa çıktığımızda ise demir atmadan olta attığımız için Kınalıada kıyısına kadar sürüklenirdik farkında olmadan. Karanlığa kalan dönüşümüz heyecanlı ve zahmetli olurdu. Bostancı açıklarına kadar deniz kıpırtılı ve rüzgar açığa doğru eserdi. Zorlardı yani. Bostancı çakarına gelince aniden su sakinleşir havuz gibi olurdu. Ama oraya gelmeden kerteriz noktalarımızla istikametimizi ayarlamamız gerekirdi. Aksi takdirde Suadiye veya Küçükyalı kıyısında bulabilirdiniz kendinizi. En belirgin kerteriz işareti Bostancı İskelesi ve çevresindeki yeme-içmecilerin renkli ışıklarıydı. İskelenin başlangıcında deniz üzerindeki çay bahçesi, iç tarafında Saksonyalılar Gazinosu, karşısında Pilsen Restoran, onun yukarısında Salih Baba’nın Yeri, karakolun arkasında Buhara Et Lokantası bulunurdu…
Bugün iskelenin yanındaki dükkanlarda bulunan balıkçılar, o yıllarda dere üzerindeki köprünün ucunda seyyar tezgah açarlardı. Eşimle flört durumlarındayken orada buluşur, Bağdat Caddesi’ne yürür, Divan Pastanesi’nde sütlü kakao içerdik. Balıkçılar, ‘Daha gelmedi. Bekle.’ Derdi hangimiz erken geldiyse… Kasaplar Çarşısındaki Dörtler Et Lokantası’nda yediğimiz etin tadı damağımızda kalmıştır hep. Çarşıdaki Günaydın Kasabı ülkemize iki ünlü etçi kazandırmıştır. Cüneyt Asan (Günaydın) ve Nusret Gökçe (Nusret). Biraz ileride Dondurmacı Hafız vardı. Altıntepe’de apartman komşumuzdu Hafız Amca. Onun yanında çalışan çocuk bugünün ünlü Dondurmacısı Yaşar Usta’dır. O kısacık mesafede Yumurcak, Teksin, Derya ve Bostancı Plajları bulunurdu. Bostancı Plajının yanında yazlık sinema da vardı üstelik. Turgay’ın Tavernası, sinema, istasyonun üst tarafında çay bahçesi… Buradaki anılardan da bir kitap çıkar anlayacağınız.
Bugün Bostancı’ya geldiğinizde eski halinden eser bulamazsınız. Tarihi Karakol yok. Çeşme ve kitabesi İstasyon tarafına alınmış. Eski meydan kaybolmuş. Kıyı doldurulmuş, iskele çevresindeki çay bahçeleri, restoranlar yok. İskele üzerinde akşam turu atamıyorsunuz. Giriş yol sınırına konmuş. Kasaplar Çarşısı bambaşka bir şekil almış. En önemlisi o günlerdeki çevre yok.
Her taraf çok kalabalık. Geleceğe anı kalmaz bu ortamdan. Ben güzelim şehrin kentleştirilmesini sevemiyorum. Yeni durumuna hiç mi hiç alışamıyorum.
ARİF ATILGAN 2025 HAZİRAN
Not: Ölçüler yaklaşıktır. Goggle’dan hesaplanmıştır.
Elinize, kaleminize sağlık... Sayenizde yaşadığımız şehrin geçmişini hem öğreniyoruz, hem de kayıt altına alınıyor... Hasan Sübaşı