top of page

DİYARBAKIR SICAKLARI

Bugünlerin gündemi, havaların sıcaklığı. 27/07/2023 günü İstanbul’da rekor sıcaklık oldu. +40 derece. Hani bir laf vardır. ‘İstanbul’da olursa haber olur…’ Başka şehirlerde alası olur ama haber olmaz. Yıllar önce yaşadığım günleri anlatayım.


1971 sonbaharı ile 1972 sonbaharı arasında Diyarbakır’da yedek subaylık yapmıştım. 2. Taktik Hava Kuvvet Komutanlığı’nda. Önce kışı yaşadım. -30 civarı. Uçaklar da otobüsler de kalkamazdı. Şehrin bazı bölgelerindeki dar sokakları 2m’ye kadar kar kaplamıştı. Bu sokaklar güneş alamadığı için mayıs ayında kardan kurtulmuştu.

Gelelim konumuza… Yaz mevsimine… Hazirandan itibaren sıcaklar başlar. Eylüle kadar devam eder. Bu dönemde benim görev yaptığım askeriyede mesai saatleri sabah 8 ile öğlen 13 arasında olurdu. Bildiğim kadarıyla diğer kamu kurumlarında da aynıydı. Dolayısıyla esnaf vs de buna uyardı. Zaten öğleden sonra sokağa çıkmak mümkün değildi. Biz de yazlık kıyafetlerimize geçiş yapardık.

1972 Yılında Yazlık Kıyafetimle Nöbetçi Subayı Nöbetimde.


Ben öğleden sonra lojmanların olduğu bölgedeki yüzme havuzuna giderdim. Zaman orada daha rahat geçiyordu. Akşam subay gazinosundaki açık alanda otururduk. Uzun bir süs havuzu çevresinde pergoleli bir alandı. Projesini ve kontrolünü ben yapmıştım. Çimenlerle birlikte masaların bulunduğu alan da sulanır, akşam serinlik sağlanmış olurdu. Yemek. Muhabbet. Sonunda misafirhanedeki yatak odalarımıza giderdik. Onu ayrı anlatayım.


İki adet subay misafirhanesi vardı. Biri bekârlar için. Diğeri evliler için. Doğal olarak ben bekârlar misafirhanesindeydim. 2 katlı uzun binada arkalı önlü odalar sıralanmıştı. Her odada iki yatak olup, iki odanın ortasında ortak kullanılan banyo-wc vardı. Pencere yerine Fransız balkonu konmuş. Yani çıkıntısı olmayan, sadece kapısı açılıp havalandırmaya yarayan balkon. Serinlik olsun diye balkon kapısını açardık. Mecburen. Sivrisinekler de içeri girerdi. Pantolonun üzerinden bacağınızı sokabilecek irilikteydiler. Yatak çarşafını banyoda sırılsıklam ıslatır, öylece yatağın üzerine sererdik. Tabii kendimiz de duş alır ve kurulanmazdık. Dökme mozaikle kaplanmış zemini de iyice ıslatırdık. Şortla yatardık. Sivrisinek için yanlış anımsamıyorsam HOV isimli bir sıvı vardı. Su gibiydi. Kokusuzdu. Eczanede küçük şişelerde satılırdı. Onu bütün vücudumuza sürer ve öyle yatardık. O sıvıdan sivrisinekler hoşlanmıyordu. Üstümüzde uçarlar ama asla konmazlardı. En fazla yarım saat içinde uyumak zorundaydık. Aksi takdirde aynı operasyonun, bütün detaylarıyla yeniden yapılması gerekecektir. Zira ıslak olan her şey kupkuru olurdu.


Uykumuz, uykudan çok baygınlık gibiydi. Kalkar kalkmaz duş alır, giyinir, mesaiye giderdik. Büro daha rahattı. Klima yoktu ama vantilatör vardı.


Hava sıcaklığını yazmayı sona bıraktım. +50… Asfalt yumuşacık olurdu. Üzerine kırılan yumurta anında pişerdi. Sıcak hava o kadar durgun olurdu ki jetler gündüz kalkış zorluğu çeker, pilotlar sabah veya akşamüstü serinliğinde talim uçuşu yapmayı tercih ederdi.


Bu durum neredeyse 3 ay sürerdi. İstanbul’da 1 gün sıcak olunca herkes feryat eder. Medyada haber olur. Orada tüm yaz mevsimi öyle geçer. Haber olmayı bırakın farkına bile varılmaz.


Sıcağıyla, soğuğuyla, doğasıyla, insanıyla bir yıl geçirdiğim Diyarbakır’da anılarım da vardır, eserlerim de. Ayrılırken üzülmüştüm.


ARİF ATILGAN TEMMUZ 2023


NOT: 1972 yılında 30 Ağustos Zafer Bayramının 50. Yılı dolayısıyla yaptığımız anıtın önünde bugün milli bayramlarımız kutlanıyor. İç tarafında sadece ‘1972 yılında yapılmıştır’ yazıyor… Adım yazılmamış.




bottom of page