top of page

KUYRUĞUNU YİYEN YILAN ( OREBOROS)

Plan, bir yapının üstten görünümüdür. Mimarlar, inşa edilecek bir yapının önce planını çizerler, sonra da bu plandan yola çıkıp kesit alırlar. Kesit yapının yandan görünümüdür. İçteki detayları kesitte gösterirler.


Cosmos ve evreni büyük bir yapı gibi düşünürsek KAOS ile bu yapının üstten görünümünü ve devamında kesitini inceleyebiliriz.


KAOS’un düzensizlik içindeki düzeninin görüntüsünü kadim toplumlar BÜYÜK GÜNEŞ olarak kabul ettiler. İlahi ışığın üstten girip bir yılan enerjisi ile her tarafı dolaştığı bu küresel yapının kesit olarak görüntüsü ROMA’da ‘Tanrılar Tapınağı’ olarak anılan PANTEON ile ifadesini bulur. Panteon tarzı yapılar Anadolu’nun kadim yerleşimlerinde de görülür. Eski Türklerde ise bu anlatım çadırlar ve çadır direkleri iledir. Çadır ve çadır direği kutsaldır. Özel günlerde çadırın içinde toplanırlar. Yarım kürenin üstündeki yuvarlak delikten aşağıya okunmuş darı saçarlardı. Bu darı taneleri ilahi ışığı simgeler ve çadırın içindekiler de bu darı tanelerinin üzerlerine düşmesini isterlerdi. Bizim dilimize ve kültürümüze yerleşmiş olan ‘Darısı Başımıza’ deyimi bu inançtan gelir. Çadırın tam ortasında ise sürekli yanan bir ateş vardır. Bu ateş bizimde içinde bulunduğumuz evrenimizi simgeler.


Hayalimizde elimize büyük bir büyüteç alalım ve binlerce yıldız, galaksi, güneş ve dünyamızdan oluşmuş EVREN’in üzerine koyalım. Büyük bir atom yığını ile karşılaşırız. Bu, Maddesel evrendir. Bir büyüteç daha alalım ve atom yığınının üzerine koyalım. Elektron ve proton yığınını görürüz. Bunlarında üzerine büyüteç koyarsak aslında maddenin olmadığını her şeyin enerji ve titreşim olduğunu görürüz. Bu şekilde bir boyut atladık ve enerji alanına geçtik. Bu alana COSMOS diyelim. Maddesel Evren ile energetik cosmos arasında bizim bakışımıza, düşüncemize irademize bağlı çalışan, baktığımız zaman atom, bakmadığımızda enerji olan bir ara kuşak vardır. Bu kuşağa ise FOTON KUŞAĞI diyelim. Mitolojide ZEUS bu Foton Kuşağı’nın COSMOS ‘a bakan son halkasıdır.


Atmosferimiz de yaşadığımız fırtınanın gözü gibi, hortum gibi nötr bir denge halinde, yılan hareketi ile ilahi enerji, tüm cosmosu ve evrenimizi dolaşır. Foton kuşağına girdiği yer kıldan ince, kılıçtan keskin olarak Zeus yılanının kuyruğu ile ağzı arasındaki ince geçittir. Cosmos da yılanın hareketi gibi sürekli devinen ilahi enerji her boyutta değişim ve dönüşüme uğrayarak titreşimini değiştirir. Bu değişim ve dönüşüm cosmos ile foton kuşağı arasında ZEUS, bizim evrenimizde ise karanlık maddeyi temsilen SİYAH YILAN oluşumudur. İlahi Enerjinin bozunuma uğramadan ZEUS’un başı ile kuyruğu arasındaki dar geçitten geçip bizim evrenimize aktığı yüksek titreşimli enerjiye ARZIN AKSI diyelim. Çadır direği, dikilitaşlar, tapınak sütunları, kiliselerin kule çubukları, cami kubbelerindeki âlemler ARZIN AKSI’NIN ifadesidir. Arzın Aksı‘na mavi ile ifade edilen DİŞİL ENERJİ, kırmızı ile gösterilen eril enerji dolanmışlardır. Birbirine dolanmış bu üç yılan Tıbbın Amblemi olan Cadesus Asası olarak geçer. Delf Tapınağından getirilip Sultanahmet Meydanına yerleştirilmiş Burmalı Sütun gibi. Ya da Mimar Sinan’ın Selimiye Cami’inin minaresine yerleştirdiği birbirine dolanmış üç merdiven gibi.


Bu üçlü yapının dişil ve eril enerjileri Zeus’un ağzından Foton Kuşağına geçer geçmez ters yönlü olacak şekilde ayrılırlar. Tapınakların sütun başlarında İyon tarzı ters sarmal olarak gösterilen bu hareket Selçuklularda farklı yönlere bakan ‘Çift Başlı Kartal’dır. Birçok Avrupa ülkesinin bayrağındadır. Bazen de Kraliyet Arması olarak önemini korur.


Mitoloji; Gökler; Zeus’un-Sular; Poseidon’un-Yer; Hades’in der. Zeus Yılanı gülümseyerek hem Cosmos’a, hem de Evren’e bakarken, Hades madde evrenimizi temsil eden ELMA‘yı dişlemeye hazırdır. Elmanın dışında kalan alan ise Poseidon’dur. Denizler ve sular Poseidon’a aittir. Ancak bu denizi ve suyu bizim bildiğimiz deniz gibi düşünmemeli. Tüm kadim toplumlarda SU; Bilgi yi ifade eder. Bu bilgi kutsal bilgidir. BİLİNÇ’dir. Elmanın dışındaki alan büyük bir BİLİNÇ DENİZİ dir. Düşüncelerimizin geldiği yerdir.


İLYADA ve ODİSSEA destanında; İlyada ile anlatılan Truva savaşı Odisseus’un aklı ile hazırlanan tahta at ile kazanılmıştı. Odissea’da ise Odisseus’un savaştan sonra on iki gemi ile eve dönüşü anlatılır. Odisseus maddi evrenimizden çıkıp, POSEİDON DENİZLERİNİ aşıp, kıldan ince geçidi bulup, ilahi yolu takip ederek COSMOSA oradan da evine ulaşacaktır. Orası hepimizin evidir.


GÜLÜMSER ATILGAN

bottom of page