Kendisini Trabzonspor’un başkanı olarak tanır herkes. Daha sonra da siyasetçi ve spordan sorumlu devlet bakanı olarak... Bizler de öyle. Hâlbuki mahallemizin çocuğudur.
Açıkçası kendisiyle tanışmadım. Ama belli ki Yeldeğirmeni’nde, tanışmadan birbirimize yakın mesafelerde olmuşuz. Aynı havayı teneffüs etmişiz.
Onun komşularından olan eski milli basketbolcu Emin Özer, Blog’unda yazdığı yazıda 1960’larda evinin karşısındaki Ramiz ve Mehmet Amcaların bakkalından bahseder. İskele Sokak’la Yeldeğirmeni Sokak’ın kesiştiği meydan yakınındaki bakkal… Mehmet Ali, Mehmet amcanın oğluymuş.
Haydarpaşa Lisesi'nde Emin basketbol oynarmış. O güreşirmiş. Ancak okulun Güreş Takımına giremezmiş. Çünkü ağır sıkletteki milli güreşçi Hamit Kaplan'ın kardeşi İrfan Kaplan da onun gibi 82 kiloda güreşir ve Mehmet’i yenermiş.
Emin Özer der ki ‘Mehmet’in elleri çok kuvvetli idi ve benimle el sıkışırken bütün keyfini çıkarırdı. Bana da parmaklarımı birbirinden ayırmak kalırdı.’
Bir anısını da yazmış...
‘Daha sonra duydum ki İnşaat Mühendisi ve önemli bir iş adamı olmuş. Bürosu da Banker Kastelli’ye komşu Efes Han’da imiş.
Kaç sene sonra bilmem bir gün Altıyolun tam tepesine çıktım. O zaman orada Boğa heykeli yok, baktım aşağıdan Mehmet Ali geliyor. Beni gördü ve gülerek üstüme gelmeye başladı. Bir beyaz pardösü omuzlarında arkasında iki koruma. Hemen anladım bana dalıp havaya kaldıracak. Altıyol insan seli. ‘Yapma valla ağzımı bozarım insanlara rezil olursun’ dedim. Hiç sallamadı, tuttu kaldırdı.
Sonra herkes onu Trabzonspor başkanı Mehmet Ali Yılmaz olarak bildi.
Çok daha ileri bir tarihte siyasete atıldı bakanlık yaptı.’
Alttaki öyküyü de tiyatro oyuncusu Ahmet Gülhan ve sinema oyuncusu Yalçın Gülhan’ın kardeşi prodüktör Metin Gülhan’dan dinlemiştim…
Yalçın Gülhan 1980’li yıllarda şarkıcılık ta yapmış. Sanırım Adana’da bir mekânda sahneye çıkıyormuş. Bir gece oraya yine Eski Yeldeğirmenli M. Ali Yılmaz gelmiş. Etrafındakilerle tabii… Trabzonspor Başkanı, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı, İşadamı.. Yalçın Gülhan Yeldeğirmenli Mehmet Ali’yi tanıyormuş ama Onun M. Ali Yılmaz’la aynı kişi olduğunu bilmiyormuş.
M. Ali Yılmaz program sonrası kulise gelmiş. Tedirginlik yaşayan Yalçın Ağbiye ‘Yahu Yalçın ben Yeldeğirmenli Karpuzcu M.Ali’ deyince sarılmışlar. Kendisi, yaz mevsiminde harçlık çıkarmak için Ortaokulun karşısındaki arsada karpuz satarmış.
Metin’den duyduğum bir öyküsü daha vardı… 1950’li yılların sonlarında gazyağı sıkıntısı yaşanmaktaydı. Zira evlerde gazocağı ve gaz sobası kullanılırdı. Bakkalların önünde gaz varili olur, o varilden pompayla gazyağı çekilerek önce 1 litrelik kaba, sonra da huni vasıtasıyla müşterinin getirdiği tenekeye doldurulurdu. Genellikle de bu işlerle bakkalların çocukları ilgilenirdi. Mehmet Ali de babasının bakkalında bu işi yapıyormuş. O sebepten Gazcı Mehmet de dermiş sokaktaki arkadaşları.
Okulu bitirdi. İş hayatına atıldı. Tek-Art isimli firmasını kurdu. İnşaatçılıkla başladığı işlerini geniş çaplı bir holding haline getirdi... O M.Ali Yılmaz’ı herkes tanır. Ben Yeldeğirmenli M.Ali’yi anlatmaya çalıştım.
Mahallemizden çıkmış… Önce mühendis olmuş... Sonra işadamı ve sonunda bakan…
NİSAN.2024
コメント