Geçtiğimiz günlerde bir çay bahçesinin sahip değiştirdiğini öğrendim. O zaman buralarla ilgili biraz daha derin yazmam gerektiğini düşündüm. Zira çay bahçeleri aslında kamuya yani halka yani bizlere ait arsalardaki tesislerdir. Buraları bizim adımıza kamu kurumları kullanır. Burada da kamu kurumu olan belediye bizim adımıza bize en kazançlı şekilde kullanmak zorundadır. Bir çay bahçesi işleteni işinden bıktıysa orayı belediyeye bırakıp gitmelidir. Belediye de kendi prosedürüyle yeni işletmeciye vermelidir. Umarım böyle olmuştur.
Bahaneyle çay bahçelerini masaya yatırmak istiyorum.
Çay bahçeleri 1950’li yılların sonlarında ama esas olarak 1960’lı yıllarda oluşmaya başlamıştır. Daha önce kırları tercih eden insanlar artık deniz kıyılarında gözükmektedirler. Ancak o yıllarda kıyılar boştur. Çok seyrek bir şekilde evler vardır. Dükkân yoktur. Bu sebepten kamu kurumları kamuya ait yerleri kiraya vererek çay bahçeleri açtırmıştır. Dolayısıyla insanlar deniz kıyılarında oturup bir şeyler içip nefeslenme imkânı bulmuştur. Buraları bazen toprak parçası bazen kaldırım vs olmuştur. Daha sonraları deniz olmayan iç taraflarda da açılmışlardır.
1970’lerde inşaat sektörü hareketlenmiş, 1980’li yıllardan itibaren de kıyılardaki arsalara yapılan inşaatların altına dükkânlar yapılmaya başlanmıştır. Giderek kamu kurumları çay bahçelerinin mukavelelerini iptal etmiş ve o alanları yeşil alan, park, kumsal vs şeklinde kamunun kullanımına açmıştır. Artık kıyıdaki binaların altına yapılan dükkânlarda kafeler açılmaktadır.
2024 yılındayız. Ülkemizin birçok bölgesinde çay bahçeleri bitmiştir. Artık kafeteryaların kısaca kafelerin dönemi başlamıştır.
Yalova’ya gelirsek…
Gördüğüm kadarıyla Gazi Paşa Caddesi’nde çay bahçeleri kalmış. Yolun deniz tarafındaki bu tesisler haliyle dolmaktadır. Buna karşın yolun diğer tarafındaki binaların altındaki dükkânlar iş yapamamakta çoğu boş durmaktadır. Hâlbuki işyeri olması gerekenler bu dükkânlardır. Yanlış yapılmaktadır. Daha ötesi farkında olmadan kamu gücü ile o dükkânların işlevsiz kalmaları sağlanmaktadır.
Ayrıca sahil tarafında yine belediyenin kiracısı olan seyyar-sabitler vardır ki onlar tamamen yanlıştır. Üstelik tümündeki hijyen durumunun sorumlusu da belediye olmaktadır. Çünkü belediyenin kiracısıdırlar.
Sağlıklılık, bilimsellik ve doğruluk açısından yapılması gerekenler oldukça basittir.
Öncelikle bu caddenin trafiğe kapatılması çok doğrudur. Sadece yol kenarındaki bazı çınar ağaçları kesilmiştir. Hemen onların yerlerine yeni çınarlar dikilmelidir. Zira bu çınarları Atatürk diktirmiş olup ağaçlar ve yol bizlere onun yadigârıdır. Daha sonra yolun deniz tarafı tamamen boşaltılmalıdır. Yeme-içmeciler yolun üst tarafındaki binaların altındaki dükkânlarda olmalıdır. Hepsinin önü açılacak ve denizi görebileceklerdir. Hediyelik eşyacılar akşam belli bir saatten sonra yolun bir kenarında tezgâh açabilirler. Ama asla gündüz değil. Yani sabit olmamalıdırlar.
Derenin iskele tarafı tarif ettiğim gibi düzenlenmiş ve çok ta hoş olmuş. Yani örnek var.
Akasya Plajı tarafında yolun deniz tarafı sanki özel olarak buradaki çay bahçeleri, hediyelik eşyacılar, seyyar-sabitler için doldurulmuş gibi. Bu sahildeki ticari yapılar Baltacı Çiftliği’ne kadar tamamen boşaltılmalıdır. Halk yolun deniz tarafını rahatlıkla kullanabilmelidir. Belediye düzenleyici ve denetleyici olmalıdır. Amaç halkın kendi kıyısını ve denizini ücretsiz, nezih bir şekilde kullanabilmesinin sağlanmasıdır.
Ayrı yazı konusudur ama yine de kısaca değineyim. Gazi Paşa Caddesi’ne cepheli yapı adaları turizm fonksiyonuna geçirilmelidir. Ama kesinlikle kat fazlası verilmemelidir. Bugün yapılmasa da önünde sonunda olacağı budur.
Bunlar yapılsın. Bakın görün o kıyı nasıl değişecek. Yalova’nın gözü gönlü açılacaktır.
Aklım ermiyor. Aslında sahildeki dükkân sahiplerinin itiraz etmesi gerekirken onların hakkını ben akıllara getiriyorum.
ARİF ATILGAN 2024 AĞUSTOS
Not:
-Kamu halk demektir.
-Seyyar-Sabit: Aslında seyyar satıcı olup belediyeden yer kiralayarak seyyar-sabit olmuşlardır.
Comments