Bütün illerin hatta ilçelerin ün yapmış en az bir özelliği vardır. Tarihi eser, eski sokak-ev, köy, ünlü yeme-içmeci, yiyecek, dağ, deniz, doğa hatta insan gibi.. Yalova’da böyle bir şey yoktur.
1960’lara kadar Yalova’da tarım-hayvancılık yapılırdı. Kasaba yerleşimi deniz kıyısında, Bursa Yolu kavşağından Fatih Caddesi sonuna kadardı. Fatih caddesinden dağlara kadar kırlık bayırlıktı. Tepelik yerlerde tütün, buğday ekilir, Sazlık denilen ovada ise bahçe ürünleriyle mısır ekilirdi. Ayrıca köylerde sütçülük için sığır ve koyun beslenirdi. Cumartesi günleri yine bugünkü yerinde Yalova Pazarı kurulurdu. Her taraf ürünlerini satmaya gelen köylülerin öküz arabası, at arabası, at ve eşekleriyle dolardı.
O yıllarda vapur iskelesi denize dik uzanırdı. İskeleye gelmeden kıyıda seyyar köfteciden köfte-ekmek veya iskelede kalkış saatini bekleyen vapura yanaşmış sandaldan balık-ekmek alıp yemeye bayılırdım.
İskelede Bekleyen Vapur. Balık-Ekmekçi Görünen Kenarına Yanaşırdı.
1970’lerde Sazlık denilen ova elma bahçeleriyle doldu. Daha sonra bahçeler diğer bölgelere de yayıldı. Sert, sulu, bir tanesi karın doyuran Yalova elmaları yetiştirilmeye başlandı.
1980’lerde elma bahçeleriyle dolu Sazlık denilen ovaya inşaatlar yapıldı. Adı Hacı Mehmet Ovası oldu. Buna karşın imar gelmeyen köylerde çiçekçilik başladı. Artık Yalova elmasıyla değil, çiçekleriyle tanınıyordu.
1999’da deprem oldu. Hacı Mehmet Ovası harabeye döndü. Sonra yine inşaatlar başladı. Bu arada Araplar geldi.
Yalovalı bir arkadaşımın oğlu Yalova’yı çok ‘Yavaş’ bulduğu için İstanbul’a yerleşmişti. Hâlbuki İstanbul’dan da Yalova’ya bu özelliği için gelen insanlar var. Genellikle emekliler burayı tercih etmektedirler. Ayrıca üniversiteler dolayısıyla Yalova’da öğrenciler vardır.
Atatürk’ün hıyabanı bile bütünlüğüyle korunmamış, unutulmuştur. Yalova denilince Araplar ve deprem akla gelince kızıyorum ve ‘Yalova’nın en belirgin özelliği hiçbir özelliğinin olmamasıdır’ diyorum.
Hıyaban’ın Ağaçları Kesilip Seyreltilmiş. Bazı Yerlerde Tamamen Yok Edilmiştir.
Comments