top of page

ÇOCUKLUK ARKADAŞIM KEMAL BAŞAR

Uzun Hafız Sokak’ın en üst bölümünde tren yoluna yakın bir evde otururlardı. İki katlı ahşap evin üst katı. Annesi, babası ve kendisi. İyi bir çocuktu. Sanırım benden 1-2 yaş küçüktü. Arkadaşımdı. Henüz ilkokul yaşlarındaydık.


1959 yılında Selimiye Askeri Ortaokulu açılmıştı. O da 1960 veya 1961 yılında oraya kaydoldu. Hafta sonları okul kıyafeti ile gelirdi eve. Küçük bir subay gibi. Her Türk çocuğu gibi o kadar özenirdim ki Ona. O kıyafete.


Babam ‘Aferin çocuğa’ derdi.


1-2 yıl sonra okuldan çıkarıldığını öğrendik. Hala nedenini bilmiyorum.


Ben üniversite eğitimi telaşına girdim. Okul okuyanlar babasının verdiği harçlıkla geçinirdi. Okulu bırakanlar ne iş yaparsa yapsın daha paralı olurlardı. Dolayısıyla yollar ayrılırdı ister istemez.

Çocukluk Arkadaşım Kemal Başar


Kemal büyüdü, Kadıköy-Üsküdar dolmuşlarında şoförlük yapmaya başladı. Eski model Amerikan arabalarının ortadan kesilip uzatılarak 8 kişilik yapılanlarında.


Bir gün Onun arabasına binmişim ama Onu fark etmemişim. İş hayatına yeni başlamıştım. Kafamda başka konular vardı. Hemen arkasında oturuyorum. Bir yandan parayı uzatıyorum bir yandan elimdeki evraklara bakmaya çalışıyorum. Başka dünyadayım yani. Ama elim havada. Herkesin ücreti alındı. Benimse öne uzamış elimdeki para hala duruyor. Öne doğru bakıp ‘Alır mısınız?’ dedim. ‘Senin paran burada geçmez’ dedi. Bir yanlış mı yaptım acaba diye düşündüm. Arkasında olduğum için şoförün yüzünü göremiyorum. Dikiz aynasına baktım. O da bana bakıyor. Sadece gözlerini görebiliyorum. ‘Nereye’ diye sordu. ‘Üsküdar’a’ dediğim anda uyandım. Döndüm bu dünyaya. Hiçbir arkadaşımın, dostumun sesini unutmam. ‘Hay Allah. Kemal ne haber? Dalmışım.’ Demiştim. Sonra da ‘İş başka dostluk başka. Al lütfen’ dememe rağmen almadı. Şimdi tam anımsamıyorum ama mesleğimle ilgili bir sorunu için çağırmıştı evine. Gitmiştim. Onu anımsattı. ‘Sen nasıl geldin. Biz çocukluk arkadaşıyız Arif’ dedi. Yeni evliydi ve yeni bebeği olmuştu sanırım o sıralar..


Kadıköy’de TV’den maç seyrettiğimiz bir meyhanede denk gelirdik bazen. Sonraki yıllarda kaybettiğimizi öğrenmiştim.


Muhitlerde bin bir çeşit öykü yaşanır. Kendi içinde. Bir muhit çocuğunun öyküsüydü Onunki de.


ARİF ATILGAN 20.06.2023 HAZİRAN




Comments


bottom of page