1950’ler… 1960’lar
Kadıköy-Yeldeğirmeni’nde oturduğumuz ev iki katlıydı. Alt kattaki sokağa bakan oda Misafir Odası, üst kattaki sokağa bakan ‘cumbalı’ oda ise Oturma Odasıydı. Diğerleri yatak odalarıydı. Yemek alt kattaki holde bulunan büyük masada yenirdi. Başka bazı evlerde ayrıca Yemek Odası da bulunurdu. Dört çocuk ve ebeveyn ile altı kişiydik. Ayrıca Anneannem de vardı. Onun odası ayrıydı.
Anneannemin her sözü uygulanırdı. Geleneksel Büyük Aile yapısındaydık. Yalova’da babamın ailesinde de aynı yaşam tarzı vardı. Orada da Babaannem tek otoriteydi.
1970’ler…
Okulu bitirip mimarlığa adım attığım yıllardır. Küçüklüğümden beri gözlem yapma huyum vardır. İlk mimarca gözlemim apartmanlaşma ile Büyük Aile yapısının bittiğiydi.
Büyük Aile Örneği
1975 yılı…
İlk apartman inşaatımı yapıyordum. Küçükyalı’da on daireli bir binaydı. Okulda öğrendiğimiz şekilde projelendirmiştim. Önde Yaşama Bölümü dediğimiz salon-mutfak-küçük tuvalet, arkada ise Yatma Bölümü dediğimiz yatak odaları-banyo bulunuyordu. Yine okulda öğrendiğimize göre Yaşama Alanları konukların da görebileceği bölümler, Yatma Alanları ise sadece ev halkının bulunabileceği mahrem bölümlerdi. Uzatmayayım. Her binayı yaptıktan sonra bir vesileyle bir daireye konuk olur kahve içerim. Bu arada konutu nasıl kullandıklarını incelerim. Orada da bunu yapmıştım.
Girdiğim konut düşündüğüm gibi kullanılmıyordı. Salon sadece konuk geldiğinde kullanılan Misafir Odası yapılmış. Mahrem kısımdaki yatak odalarından biri de Oturma Odası olmuştu. Yani okulda öğrendiklerimiz alt üst edilmişti. Evde aile büyüğü yoktu. Buna karşın geleneksel konut kullanımı sürdürülmek istenmiş ama kullanım şekli kullananların keyfine göre yapılmıştı. İşin acı tarafı buradaki yaşam mimarlık mesleğinin önerdiği gibi de değildi. Büyük Aile yapısı karikatür haline sokulmuştu.
2000’ler…
Zamanla apartman içselleştirilmiş, insanların yeni yaşam şekli oturuşmuş, buna uygun olarak ta konutlarda değişiklikler yapılmıştır. Aile küçüldükçe ve hatta bittikçe önce konut alanı küçülmüş sonra da oda sayısı azalmıştır.
2020’lerdeyiz…
Tek çocuklu aileler veya çocuksuz aileler için 1+1, yalnız yaşayanlar için 1+0 konutlar yapılmaktadır. Yani neredeyse otel odası durumunda…
Bu arada…
Avrupa’da böcek yenmesinin normalleşmesi konuşulmaktadır. Çin’de ana-babasız insan doğumu ile ilgili deneyler yapılmaktadır. Tüm dünyada deri altına çip takılarak kişinin takip edilmesi veya yönetilmesi olağanlaşmaktadır.
Yani…
Aile bitmektedir. Yalnızlaşan insanlar her amaçla kullanılabilen araçlar haline getirilmektedir. Gidişat insanların robotlaşmış yaratıklar haline gireceğini göstermektedir.
Ülkemizde henüz bu seviye yoktur. Ama gidişat ta çok iyi değildir. Büyük Aile yapısının son temsilcileri 68 ve 78 kuşaklarıdır. Örneğin: Onlar keyifle büyüklerine de çocuklarına da torunlarına da bakmışlardır. Şimdi de toplumsal sorunlarla ilgilenmektedirler. Yani hep başkaları için yaşamışlardır.
Arkalarından gelen kuşaklar değişiktir. Onlar açık açık ‘Toruna da ana-babaya da bakmam’ demektedirler. Hata çocuklarına bakmayı zül saymakta, ekonomik durumu iyi olanlar bakıcı tutmaktadırlar. Aslında konu bakmak bakmamak sorunu değildir. İnsanların çevresi ve geçmişi ile bağlarını koparmalarıdır. Bu durum sonunda aile yapısını yok edecektir.
Gelelim binalara…
Günümüzde İlkokul olmayan mahalleler oluşmaktadır. Eski binaların her odasını ayrı kişiler kiralamaktadır. Kent merkezleri bir ailenin yaşayamayacağı sosyal yapıda ve pahalılıktadır.
Bu durumda…
Yaşlılar için kamunun geniş yerleşimler oluşturması gerekir. Gençlere aile yapısının değeri öğretilmelidir. Hatta aile kuranlara teşvik verilmelidir.
Büyük kentlerde Büyük Aileye dönmek çok zordur artık. Ama Aileye dönülebilir. Kentler ve konutlar ailelerin yaşayacağı şekilde planlanmalıdır.
ARİF ATILGAN MART 2023
Comentários