ESKİ VE YENİ TATİLLER
- Arif Atılgan
- 5 saat önce
- 3 dakikada okunur
1950’li ve 1960’lı yıllar… Mayıs ayı sonunda okullar tatile girer, eylül ayı sonunda açılırdı. Haziranda bitirme sınavları, eylülde bütünleme sınavları olurdu. Ayrıca o yıllarda ilkokulda da ortaokulda da lisede de son sınıflarda bitirme sınavları yapılırdı. 4 aylık bir yaz tatilimiz olurdu. Şehirler tenha olduğu için mevsimler hakkıyla yaşanırdı. Yaz mevsimi de haziranda başlamış olurdu.
İstanbul’un nüfusunun 1-2 milyon olduğu yıllar... İstanbullular tatile gitmezdi. İstanbul’a tatile gelinirdi. Zaten tatil dendiğinde başka bir şehirde yaşayan yakınlarınızın yanına konuk olmak gelirdi akla. Deniz tatili İstanbul’da yapılırdı.
Biz 1-2 hafta Yalova’ya Hacı Mehmet Köyü’ndeki akrabalarımıza giderdik. Annem ve Babaannem için Termal yanındaki Gökçedere köyünde pansiyon tutulur. Onlar 1 hafta Termal’de hamama giderlerdi. Halk Hamamlar derdi zaten kısaca. Biz çocuklar da Köyde kalırdık. Elektrik, su, vasıta yok. Tuvalet ise bahçenin ucunda etrafı dallarla çevrilmiş bir kabin. Ama doğa müthiş. Ağaçlar, hayvanlar vs.
İstanbul’da plajlar vardı. Paralı ve parasız olanlar… Paralı olanlar Moda, Fenerbahçe, Caddebostan, Suadiye vs. Parasız olanlar çakıllık Zağraf, kumsal Kalamış ve boş sahiller. Kurbağalıdereden sandal da kiralayabilirdiniz. Kalamış İskelesi’nin merdivenlerinden de girebilirdiniz. Ben paralı-parasız plajlardan da, DDY kampindan da, Haydarpaşa dalgakırandan da her yeri kullanmıştım.
1970’li yıllarda okulları bitirince arkadaşlarımızla satın aldığımız ortak sandalımızla Bostancı’dan ve daha birçok yerden denize girdim.
1975 yılında işe girdim. İlk defa o yıl tur şirketiyle tatile gitmek olduğunu öğrendim. Bir erkek bir de kız arkadaşım gitmişti ayrı zamanlarda. Tesadüf ikisi de Marmaris’e gitmişti. Şimdi var mı bilmiyorum. DuruTurizm vardı o yıllar…
1979 yılında evlendim. Balayına İzmir Efes Oteli’ne gittik. Ama şehir sıktı bizi. Oradan Bodrum’a geçtik. Sıkı durun. Bodrum sadece denizden sonraki tek sokaktı. Minik beyaz evleri, lacivert denizi vs. Zeki Müren’in evi bayağı dışında idi. Zaten O da akşam serinliğinde kalenin oradaki meydana gelir kaldırımda oturup çevresiyle geyik yapardı. Oradan Marmaris’e gittik. 3-5 katlı oteller vardı. İstanbul’daki Sirkeci otellerine benzetmiştim. Bir otel bulduk yeni yapılmış. Son katı tamamlanmamış, sezonu kaçırmamak için bina bitmeden açılmış. Yine sıkı durun. Harem-Selamlık vardı.
1980’ler… İstanbul’da Suadiye Plajı’na giderdik. Sonra kıyılar doldurulunca Sedef Adası’na ve sonunda Kınalıada’ya gitmeye başladık. Bir ara Şile, Ağva, Riva’ya gittik… Yani İstanbul’un her kıyısından denize girdim. Girerdik. Bu arada tur şirketleri çoğalmaya ve gazetelerde gezi ilanları çıkmaya başlamıştı.
Kıyılarda deniz dolduruluyor ve de kanallar denize akıtılıyordu. Gelişiyorduk hem de. Artık insanlar yaz tatilinde şehri terk etmek, bir yerlere gitmek istiyordu. Bu ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuş olan tur şirketleri de palazlanıyordu. Yeni bir tatil kültürü oluşuyordu. Bir yerlere gitmek şeklinde.
Tatil nedir?
Bana göre insan yaşamındaki değişiklik. En belirgini yer değiştirmek. Yani bir yerlere gitmek. Aslında aynı yerde kalarak ama yaşam şeklini değiştirerek te tatil yapılmış olunabilir. İşe gitmeden evde tembellik yaparak örneğin. Veya hep yaptığını yapmamak gibi. Sonunda beynin ve vücudun dinlenmesini sağlamak.
Eskiden İstanbullu İstanbul’da tatil yapardı. Bugün İstanbul’da tatil yapmak imkansız. Deniz yok. Daha doğrusu var da içine girmek için yok. Ayrıca İstanbullular İstanbul’da deniz olduğunun farkında değil haline sokuldular. Başka şehirdekilerin de onlardan pek farkı yok. Kimse kendi şehrinde yaşamıyor artık. Turizm turistik şehirleri başkalarının zapt etmesine sebep oldu. Halbuki turizmin amacı insanların gittiği yerlerde ora insanlarının yaşamını görmek ve olabildiğnce onlar gibi yaşamak olmalıdır. Örneğin Bodrum’da Pazar yeri kurulurdu merkezde Bodrumlular kendi yetişdirdikleri ürünleri satardı. Şimdi Bodrum’da Bodrumlu var mı?
Uzun yıllar oldu. Bodrum başta olmak üzere bilindik tatil yerlerine gitmiyorum. Kendi gibi olan yerleri bulmaya çalışıyorum. O tip yerler de hızla azalıyor.
Tatilin şekli değişti. Kabul ediyorum. Ama İstanbul’un değişimini kabul edemiyorum. İstanbullu da değişti çünkü. Burada yaşayanlara deniz unutturuldu. Vapurda bile insanlar denizin üzerinde olduklarının farkında değiller. Zaten vapura da binmiyorlar ve zaten binecekleri vapur da yok. Metro var artık. Bineceğin durakta yer altına in ve ineceğin durakta yer üstüne çık. Köstebekler gibi.
Eski İstanbul bitti. Kabul. Ama İstanbul tatili ciltlere sığmaz aslında…
ARİF ATILGAN 2025 HAZİRAN
Comments