top of page

KAMU KURUMLARI VE HALK

31 Ağustos Pazar günü Yalova’da Akasya kumsalındayız. Denizde sahil boyunca 10 metrelik beyaz bir tabaka var. Geldiğimde gördüm ki herkes endişeli. Ne yapacağını bilmiyor. İlgilendim.

                                                           

Önce 153 nodan Yalova Belediyesi’ni aradım. Telefona çıkan hanım not aldı. Sonra Sahil Güvenlik’i aradım.  Durumu anlattım. En son da Yalova Valiliğini aradım. Oradan telefona kimse çıkmadı. Pazar tatili diye sanırım.


Biraz sonra Sahil Güvenlikten iki kişi geldi. Denizdeki sorunu gösterdik. ‘Deredendir’ dediler. ‘Ama derenin akıntısı diğer tarafa’ dedim. Onlar da ’ters rüzgarda bu tarafa gelebilir’ dediler. Onlar gittikten biraz sonra Yalova Belediyesinden 3 kişi geldi. Yanıma gelmeden kanal bacasına uzun demir uzatarak baktılar. Yine yanıma gelmeden gidiyorlardı ki ben yanlarına gidip sordum. ‘Bir şey yok’ dediler. Denizdeki tabakayı gösterip ‘Biz bunları hayal olarak görüyoruz herhalde.’ dedim. Konu istemediğim bir yere gelmişti. ‘Sahil Güvenlikten geldiler. Onlar deredendir dediler’ dedim. Aralarında amir sandığım kişi kızdı. ‘Dereye kanal akmaz’ dedi. Halbuki biz ‘Nedir?’ Diye soruyorduk. Sessizlik oldu ve gittiler.


Ertesi gün Pazartesi. Sabah kumsala geldim. Herkes beni bekliyor. Denizde sorun gözükmüyor ama kimse denize girmiyor. Doğrusu ben de girmeye çekiniyorum. Başladım bir gün önce telefon ettiklerime yeniden telefon etmeye. Tahlil yapılıp yapılmadığını ve durumu anlamak istiyordum. Bir gün önce görüşemediğim için önce Valiliği aradım. Bir erkek çıktı. Durumu anlattım. ‘CİMER’E yazmamı’ önerdi. Mecburen kendimi tanıttım. ‘Ben elli küsur yıllık mimarım. Prosedürü bilirim’ dedim. Biraz daha yumuşadı ama somut bir cevap vermedi. Sonra Sahil Güvenlik’i aradım. Bir gün öncekinden başka biri çıktı. Tamamen konudan uzak. Ona durumu anlattım. O başka bir yere bağladı. Oradan adımı ve telefonumu aldılar, döneceklerini söylediler. Dönen olmadı. Daha sonra 153 ile belediyeyi aradım. Oradan da somut bir bilgi alamadım. Ama YASKİ’nin numarasını verdiler. YASKİ’den bir hanım çıktı. Tesislerine gelen atıksuyun arıtmasını yaptıklarını anlattı. Biraz sonra tekrar arayıp bana yararı olacak başka bir yerin telefon numarasını verdi. Ben de teşekkür ettim ve ‘Kamu kurumları sadece yol  ve adres gösteriyor. Derde derman olmuyorlar’ dedim. Yani sonuç sıfıra sıfır. Bizler Pazartesi günü de denize girmedik. Güneşlendik, duş aldık ve çıktık.


Öğleden sonra eşimle dondurmacıda otururken dedim ki ‘Belediye merkezdeki Balıkçı Barınağı rıhtımında onarım yapıyor. Gidip bir bakalım.’ Baktığımızda gördük ki oradaki kazılmış bölüme blokaj olarak doldurulan kayaların rengi beyaz. Birikmiş suyun rengi ve görünüşü de aynı bir gün önce bizim denize girdiğimiz sahildeki tabaka gibi.’ Belli ki o tabaka barınak dışına çıkmış, mendireğin dış yüzünden bizim plaja doğru akmış. Yani pis su değil.

                         

Ertesi sabah kumsala geldiğimde yine beni bekliyordu herkes. Durumu anlattım.Tehlike olmadığını, denizimizin temiz olduğunu, rahatça yüzebileceğimizi anlattım. Herkes mutlu, mesut yaşamlarına kaldıkları yerden devam etti.


2-3 günlük bir olayı tarafsız bir şekilde oldukça kısaltarak yazmaya çalıştım. Şikayet etmiyorum. Tespit yapıyorum. Şimdi konuyu yorumlayalım.


Öncelikle şunu belirteyim ki işi siyasete bulayıp mundar etmeyelim. Yukarıda adı geçen kamu veya özel kurumlarda her parti var. Bu iş parti işi değil. Kültür işi. Kamu görevi yapanların 'kamu' kelimesini öğrenmeleri gerekir. Kamu halk demektir. Yani oradaki görevliler bizim ‘efendimiz’ değildir. Aksine ‘görevlilerimizdir’. İşleri, bizim yararımız ve rahatımız için çalışmaktır. Hizmet etmektir. Bunun için aldıkları maaşları da verdiğimiz dolaylı-dolaysız vergilerle bizler öderiz.  İnsanımız bu bilince varmalıdır.


‘Halk tebaa değildir’ demeyeceğim ‘Halk tebaa olmadığını bilmelidir’.


ARİF ATILGAN 2025 EYLÜL


 

 

Yorumlar


bottom of page