RUMELİ HİSARI İSKELESİ
- Arif Atılgan
- 2 gün önce
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 saat önce
Rumelihisarı Mahallesi Sarıyer ilçesine bağlı olup adını Rumeli Hisarı’ndan almıştır. Kuzeyinde Baltalimanı, güneyinde Beşiktaş’a bağlı Bebek, batısında yine Beşiktaş’a bağlı Etiler, doğusunda ise İstanbul Boğazı bulunur. Nüfusu 9244’dür.
Rumeli Hisarı İskelesi mahallenin iskelesi olduğu için adını mahalleden almış olmalıdır. Ama sonuçta mahalle de iskele de adlarını Hisardan almışlar.
Hisar, Bebek tarafındaki Kayalar Burnu ile Baltaliman tarafındaki Baltalimanı Burnu arasındadır. Kayalar Burnu önündeki akıntıya Kayalar veya Rumelihisarı akıntısı, Baltalimanı önündeki akıntıya Şeytan akıntısı denirmiş. Şehir Hatlarına ait eski bir bilgide Bizans döneminde burada bulunan Let isimli kalenin hapishane olarak kullanıldığı yazılmış. Rumeli Hisarı Anadolu Hisarı’nın karşısındadır. 700m olan iki hisar arası boğazdaki en kısa mesafedir.
Fatih Sultan Mehmet Hisarı 1452 yılında inşa ettiriyor. 30000m2 civarı bir alana sahiptir. Amacı, Bizans’ı kuşattığında onlara Karadeniz’den gelecek yardımları önlemektir. Hisarın inşaatı 4 ayda bitiriliyor. Üç büyük kulesini Saruca Paşa, Zağanos Paşa ve Halil Paşaya yaptırıyor. Kulelere onların adını veriyor. Kayıtlarda 2000’in üzerinde işçi çalıştığı yazılmış. Tarihte Kulle-i Cedide, Yenice Hisar, Boğazkesen Hisarı adlarıyla anılmış. Hisar fetih sonrası bir süre hapishane olarak kullanılmış. 1509 depreminde büyük hasar görmüş. Onarılmış. 1746 yılında çıkan yangın ahşap bölümleri harap etmiş. 3. Selim (1789-1807) döneminde onarılmış. Ancak kulelerin üzerindeki ahşap külahlar yok olunca kale içi küçük ahşap evlerle dolmuş. Hisarın üst tarafındaki arazide bulunan Şehitlik Tepesinin denizden yüksekliğinin 140 metre olduğu yazılır.
Sultan 2. Mehmet (Fatih) zamanında inşa edilen Hacı Kemalettin Cami 1746 yılında 2. Mahmud zamanında yeniden inşa edilmiş... Ali Pertek Cami 17. Yüzyılda yapılmış. 1960’larda yeniden inşa edilmiş… Surp Santuht Ermeni Kilisesi de 1856’da yapılmış… Kırmızı tuğlalı Yusuf Ziya Paşa Konağı ise Perili Köşk adıyla tanınmıştır... Fatih’in gemilerini yapmak için çok ağaç kesen Kaptan-ı Derya Süleyman Beyin lakabı Balta olmuş. Ondan dolayı buraya Baltalimanı denmiş... Rumeli Hisarı’nın ortasındaki Boğazkesen Mescidi 18. Yüzyılda yıkılmış sadece minaresi kalmış... Boğaz Köprüsü tarafındaki Müşir Zeki Paşa Yalısının mimarı Alexandre Valluary’dir… Kalenin üst tarafında Tevfik Fikret’in (1867-1915) evi bulunur…
1953 yılında Hisarda onarım çalışmaları başladığında kale içindeki evler kamulaştırılarak ortadan kaldırılmış. 1950’li yıllarda Açıkhava tiyatrosu yapılmış. 1989 yılında amfi tiyatroya çevrilmiş, 2008 yılına kadar burada konserler verilmiş, tiyatro oyunları oynanmıştır. 2009 yılında ilgili Koruma Kurulu mescidi ve çevresini tescil ediyor, 2013 yılında restorasyon için ruhsat alınıyor ve 2015 yılında mescidin inşası tamamlanıyor.
İskeleye gelirsek…
1851 yılında Rumelihisarı İskelesi Mektepönü denilen yere inşa edilmiş.
1890 yılında yıkılarak yeniden inşa edilir.
1910 yılında o da yıkılarak kalfa Kirkor Ustaya yeniden yaptırılır.
İskelenin tüm alanı 233.09 m2, açık alanı 177.86 m2, kapalı alanı 37.08 m2’dir. Yanaşma yeri uzunluğu 14.30 metre, su derinliği 6.50 metre, denizden ortalama yüksekliği 1.15 metre civarındadır.
Rumelihisarı İskelesi Galata Köprüsü’nden 6.2 deniz mili ( 11.5 kilometre ) mesafededir. Şirket vapurları köprüden bu iskeleye 30 dakikada ulaşırlar.
1991 yılında Rumelihisarı İskelesinin işlevine son verilmiş. İskele binası restoran yapılmış.
1975 yılının haziran ayı… Eşimle henüz sözlü bile değiliz. Rumelihisarı’nı geziyorduk. Başka bir çift te geziyordu. Erkek olanı yanımıza gelip fotoğraflarını çekmemi rica etti. Çektim. ‘Biz de sizi çekelim’ dediler. O akşam yurt dışına gideceklerini söylemişlerdi. Henüz cep telefonu icat edilmemiş. Fotoğraf makinası kullanılıyor. Dolayısıyla 12 veya 24 pozluk film rulosu fotoğrafçıya götürülüp tab ettirilecek. Bizim pozumuz bozuk çıkmamışsa karta bastırılacak ve İstanbul’a postayla gönderilecek. ‘Nasıl olsa olmaz’ diye düşünerek ‘Boş verin. Bize ulaştıramazsınız’ dedim. Israr ettiler. Biz de pozumuzu verdik. Gerçekten 15-20 gün sonra fotoğrafı postayla gönderdiler. O fotoğraf eşimle birlikte çekilmiş ilk fotoğrafımızdır. 40 yıl sonra 2015 yılında Hisar’a tekrar gittik. Aynı yerde bir fotoğraf daha çekilelim istedik. İçeri girmek te otopark ta ücretli olmuş. Ayrıca bir intihar olayından dolayı surlara çıkmak yasaklanmış. Görevlilere durumu anlattım ve ‘ortalıkta kimse yok, siz çekeceksiniz’ dedim. ‘Tamam’ dediler. Aynı yerde bir fotoğraf daha çektirdik.
1970’li yılların ikinci yarısı… O yıllar trafik rahat. Ben de araba sahibi şanslılardanım. Olmadık sokaklara girip kendimce kaybolup keşif yapmayı severdim. Eşimle arkadaşlığımız devam ediyor. Bir gün Etilerden daldım, doğru gittim. Hisarüstü denilen yere geldim. Oradan boğaza bir yol iniyor. İndim. Asfalt bitti. Toprak yol başladı. Rumeli Hisarı’nın üst taraflarındayım. Sağa doğru bir yol gidiyor. Ama ağaçlardan sonu görünmüyor. O yola girdim. Yol sonunda güzel bir ev. Aşiyan Müzesi. Tevfik Fikret’in evi. İndik. Bir hanımefendi çıktı. ‘Gezebilir miyiz?’ dedik. ‘Tabii’ dedi. Alt katı bitirdik. Üst kata çıktık. Odaları, resimleri herşeyi inceledik. O hanımefendi dedi ki ‘Şimdi şu pencerenin önünde durun’. Evin İstanbul Boğazı’na bakan cephesinde perdeleri kapalı iki kanatlı pencere. Dediğini yaptık. Hanımefendi pencere kolunu çevirdi ve iki kanadı da sonuna kadar açtı. Önümüzde adeta nefis bir Boğaz tablosu oluşmuştu. En yakında ağaçlar, sonra deniz ve sonra karşı kıyı… Denir ya ‘adeta büyülenmiştik’… Tam da öyleydi durumumuz. Abartmıyorum. Duvara asılı bir resim tablosu olmuştu o pencere. Biz tabloya bakıyoruz. Hanımefendi de bize… Etkilenmiş halimizden mutlu olmuştu. Biraz sohbet ettik, vedalaştık ve çıktık. Duygu durumumuz tepe yapmıştı. O hanımefendiye kim olduğunu soramadık. Sanırım ailedendi. Tevfik Fikretin mezarı da oradaymış. 1961 yılında Eyüp Mezarlığından nakledilmiş. Evin planlarını kendisi çizmiş. O heyecanla bu konuları unutmuştuk.
Biraz aşağıda İstanbul’un en güzel mezarlıklarından biri olan Aşiyan Mezarlığı vardır. Asıl adı Kayalar Mezarlığı. Boğaz yoluna indiğimizde arkamızda kalmıştı. 16. Yüzyıldan beri varmış. Tevfik Fikret evine Kuş Yuvası anlamında Aşiyan adını takınca Mezarlığın da çevrenin de adı Aşiyan olarak değişmiş.
Bazı başka iskeleler gibi bu iskeleden de ne vapura bindim ne de vapurdan indim. Ama onlar İstanbul’un hafızalarıdır. Keşke işlevi sonlandırılanlar restore edilip deniz ulaşımıyla ilgili küçük müzeler haline getirilselerdi.
ARİF ATILGAN 2025 EYLÜL
Yorumlar